Kategori arşivi: Sağlık

İdrar Kaçırma Ameliyatı

İdrarı tutamama ve idrar kaçırma sorunları son yıllarda kadınlarda daha yoğun olmak üzere çok sık görülmektedir. Çeşitli sebeplere bağlı olarak gelişen idrar kaçırma sorunundan kurtulmak için erken tedavi yöntemlerinin tercih edilmesi gerekmektedir. Tedavi uygulamaları arasında en fazla tercih edilen idrar kaçırma ameliyatı olmaktadır. Kişilerin kontrolü dışında gelişen bu rahatsızlığın öncelikle nedenlerinin araştırılması gerekmektedir.idrar kaçırma, idrar kaçırma ameliyatı yapımı, idrar kaçırma ameliyatı nasıl yapılır

– İdrar Kaçırma İçin Uygulanacak Tedavi Yöntemi

İdrar kaçırma sorunu olan erkek ve kadınlar için idrar kaçırma ameliyatı önerilmektedir. Ameliyat sayesinde sarkmış olan idrar torbasının eski formuna getirilmesi sağlanmaktadır. İdrar yolunun normale dönmesi sayesinde de idrar kaçırma sorunu yaşayan kişilerin rahat bir yaşam tarzına ulaşması da sağlanmaktadır. • oranında ameliyat başarısının sağlandığı tedavi uygulamasında hastalar kendilerini çok daha iyi hissetmektedir.

– İdrar Kaçırma Ameliyatı Fiyatları

Doktor  tarafından başarılı bir şekilde yapılan tedavi uygulamaları sayesinde hastalar idrar kaçırma sorunundan kolayca kurtulabilmektedir. İdrar kaçırma tedavisi sırasında uygulanan yöntemler, kullanılan cihazlar ve daha pek çok faktör göz önünde bulundurularak fiyat belirlenmektedir. İdrar kaçırma sorunu yaşayan hastaların doktor ile görüşerek ameliyat ve ameliyat fiyatı hakkında detaylı bilgiye sahip olması gerekmektedir. Genel anestezi kullanılması da tedavinin fiyat kısmını etkilemektedir. İdrar kaçırma operasyonu için en doğru hastanenin ve uzman doktorun tercih edilmesi çok önemlidir. Sadece idrar kaçırma operasyonunun yapılması gereken durumlarda hastalar aynı gün taburcu edilmektedir.

Saç fırçanızı ne sıklıkla değiştiriyorsunuz?

Saç fırçanız günlük kullanımla beraber çeşitli bakteri ile tozlara ev sahipliği yapmaktadır. Tüm bunlar saç fırçanıza yapışmakta ve ardından çıkarılması zor bir hale gelir. Peki, kepek sorununuz varsa işte bu durumda fırçanızı her saçınıza sürdüğünüz zaman aslında kepeği yeniden saçlarınıza getirmiş olursunuz. Fırçanızda ürün kalıntıları varsa da o ürünü yeniden saçlarınıza sürersiniz. Sonuç olarak bu döngü bu şekilde devam etmektedir. Eğer saç fırçanız yıpranmışsa mesela kılları eksikse onu etkili bir şekilde kullanamayacak ve ya muhtemelen saçlarınızı şekillendirirken daha fazla ısıya ve ürüne ihtiyaç duyarsınız. Bu da zamanla saç hasarlarına zemin hazırlamaktadır.saç fırçası, saç fırçası değiştirme zamanı, saç fırçası ne zaman değiştirilmeli

Saç fırçasının temizliğini ihmal etmeyin!

Saçlarınızın tarama işleminden sonra saç fırçanızın üzerinde kalan kopmuş saç tellerini muhtemelen temizlersiniz. Ancak bu kadarı yeterli gelmemektedir. Saç fırçanızı derinlemesine temizleye bilmek için kopmuş saç tellerini aldıktan sonra ılık su ile birkaç damla şampuanla yıkayıp durulayınız. Bir iki defa sallayarak fazla suyu üzerinden alarak kurumaya bırakınız. Eğer ki tahta bir saç fırçası kullanıyorsanız onu tamamen suyun altına tutmamaya dikkat ediniz. Plastik fırçalarınızı ise 20 dakika kadar su dolu bir kâsenin içerisinde bekletiniz.

Yeni bir saç fırçasına geçilmesi gerektiği nasıl anlaşılır?

Saç fırçanızı değiştirmeniz gerektiğini gösteren en önemli işaret fırça kıllarının eksik ya da temizlenemeyecek kadar kirli olmasıdır. Fırçalardaki eksik kıllar ve ya uçlar tasarlandığı gibi iyi çalışmayacağı anlamına gelmektedir. En kötü ihtimalle fırça saçlarınıza takılıp saç hasarına neden olabiliyor. Başka bir işaret ise saç fırçanızın yastık yani ped kısmının çok yumuşaması parçalanmamalıdır. Bu da saçlarınıza yarardan çok zarar getirmesine sebebiyet vermektedir. Eğer ki, tüm bunları ya da bunlardan birini gözlemliyorsanız yeni bir saç fırçası edinmenin zamanı geldiğini gösterir. Doğru ve iyi bir saç fırçası ile geriye taranmış saçlar gibi birçok pratik saç modelini kusursuz biçimde yapılabilir. Saç bakım uzmanları fırçanızı, özellikle de plastik ya da kauçuksa her 6-12 ayda bir değiştirmenizi önermektedir. Özellikle saç fırçanızın ısıya ne kadar dayanacağı fırçanın kalitesine ve saç tipinize ve uygulama şekline değişkenlik göstermektedir.

Ortodonti tedavisi kimlere uygulanır?

Ortodonti, dişlerdeki  çapraşıklıklar, alt ve üst çene arasındaki farklılıklar ve bozuklukları  ve dişlerdeki bazı bozuklukları tedavi eden ve düzelten diş hekimliği dalıdır. Başka bir deyişle  doğumdan itibaren ya da sonradan oluşmuş şekil bozukluğu olan diş veya çenelerin diş telleri veya benzeri çeşitli parçalardan meydana gelen alet veya cihazlarla tedavi eden alandır. Bu alanda uzmanlık yapan kişilere ise ortodonti uzmanı denmektedir.ortodonti tedavisi, ortodonti kimlere uygulanır, ortodonti tedavisi kimlere yapılabilirOrtodonti tedavisi yukarıda anlatıldığı gibi diş ve çene bozuklukları konusunda sıkıntı çeken herkese yapılabilir.  Fakat çocuklarda ortodonti tedavisi, kemiklerin yeteri kadar sertleşmiş yapıya sahip olmamasından dolayı daha kolay yapılabilmektedir. Çocuğun ilerleyen yaşlarda kemik sertliği artacağı için tedavi süresi uzayabilir. Çocukların gelişimi yönlendirebilir olduğu için çene bozukluklarında kullanılan bazı alet ve cihazlar ile yapı bozuklukları tedavi edilebiliniyor. Diş tedavisinde tanıyı erken yaşta koymak çok önemlidir. Çocuklar dişlerin gelişiminin başlaması itibarıyla dişlerinin kontrol edilmesi için kontrole gitmeleri gerekmektedir. Erken tanıyla normalin dışında bir durum varsa tespit edilirse, tedavi süresi daha kısalabilmektedir.

Büyüme ve gelişme döneminin sona ermesinin ardından çene bozuklukları için cerrahi destek gerekmektedir. Cerrahi destekli ortodonti tedavisi küçük yaşlarda yaşanan tedavilere göre çok daha sıkıntılı bir süreçtir.

Kişinin ortodonti tedavisi görüp görmemesi gerektiğini kendi başına anlaması mümkün değildir. Ağızda çapraşıklık veya dişlerin arasında büyük boşluklar olması ortodontik bozukluğun olmasına işarettir. Bununla birlikte çene bozukluklar, alt ve üst çenenin birbirine göre farklı konumlarda olması da kişinin diş hekimine veya ortodontistin muayenesine ihtiyacı olduğunu gösterir.

Bazı kişilerin diş eti bu tedaviye sonuç veremeyebilir. Sadece bu ortodonti tedavisine cevap verebilecek bireylere tedavi uygulanabilir. Yani tüm yetişkinlere ortodonti tedavisi uygulanamayabilir. Ayrıca estetik görüntüsünü bozmak istemeyen birey için farklı tedavi türleri de vardır. Uzun yıllar sadece metal diş teli tedavisi kullanılmaktaydı fakat diş hekimliğinde yaşanan gelişmelerle şeffaf porselen teller ve görünmez diş telleri ile görüntü açısından kişi kendini daha iyi hissedebiliyor.

Diş Eti Çekilmesi İçin Doğal Yöntemler

Ağız bakımına gereken önem verilmemesi halinde çeşitli diş ve diş eti hastalıklarına yakalanma olasılığı artmaktadır. Özellikle diş eti çekilmesi en sık rastlanılan sorunlardan biridir. Ağız içinde bulunan bakterilerin ve mikroorganizmaların çoğalması hem diş eti erimesine hem de diş eti çekilmesine neden olabilir. Peki bu rahatsızlığın etkileri doğal yöntemlerle nasıl hafifletilir?diş eti çekilmesi, diş eti çekilmesi doğal tedavi, diş eti çekilmesi sebepleri

  1. Papatya

Papatya antiseptik bitkilerden biridir. İçerisinde yer alan anti inflamatuar maddeler sayesinde diş eti sağlığı korunabilir. Bir bardak suyu kaynatın ve içerisinde 2-3 çay kaşığı kadar papatya yaprağı ekleyin. Yaklaşık 10 dk kadar demlenmesini bekledikten sonra suyu süzüp her yemek sonrası gargara yapın. Ilık olmasına dikkat ermelisiniz.

  1. Kekik

Kekik, ağızda yer alan bakterilerin öldürülmesi için oldukça etkili bir bitkidir. Bir bardak suya bir tatlı kaşığı kadar kekik ekleyip yaklaşık 5 dakika boyunca kaynatın. Karışımın soğumasını bekledikten sonra bu karışımı dişinizi fırçalarken kullanın. 2 ay boyunca günde iki kez kullanmanız etkili bir sonuç yaratabilir.

  1. Isırgan Otu

Isırgan otu bilinen antibakteriyel bitkilerden biridir. Ayrıca magnezyum bakımından da oldukça zengin bir bitkidir. Isırgan otu çayını her gün tüketebilir ya da içerisinde ısırgan otu özü bulunan diş plağı suları veya ağız çalkalama suları tercih edebilirsiniz.

  1. Nane

Diş eti çekilmeleri ve diş iltihaplanmaları için nane oldukça etkili bir sonuç yaratabilecektir. Öncelikle bir bardak kadar kaynar suyun içerisinde yaklaşık 1 yemek kaşığı kuru nane ekleyin. Arından soğumasını bekleyip her yemek sonrasında ağzınızı bu karışımla çalkalayınız. Nane çayı içmeniz de oldukça faydalı olabilir. Nane yapraklarının mucizevi özleri sayesinde diş eti iltihaplarınızdan düzenli bir kullanımla kurtulabilirsiniz.

  1. Limon

Limon pek çok bakımdan sağlığa oldukça faydalı besinlerden biridir. Özellikle de enfeksiyon ve bakterilere karşı son derece etkilidir. Limonu dilimleyip direkt olarak dişlerinize sürebilir ya da nane limon karışımı yaparak düzenli olarak tüketebilirsiniz. Limonun tedavi edici özelliği sayesinde ağız ve dişlerinizde yer alan bakterilerden kısa sürede kurtulabilirsiniz.

Kas Ağrısı Nedenleri Nelerdir ve Nasıl Önlem Alınır?

Günlük yaşamda kas ağrısının en belirgin nedenlerinden biri hareketsiz bir yaşam tarzıdır. Kadınlarda daha sık görülen kas ağrıları çeşitli sebeplerden kaynaklanabilir. Spor sonrası da görülebilen kas ağrılarının kaynağını bulmak ve bu yönde tedavi uygulamak gerekir. Kas ağrısı, ileri yaş, genetik köken, kilo alımı, bilinçsiz egzersiz veya hareketsizlik nedeniyle oluşur. Örneğin spora uzun süre ara veren kişiler belli bir süre sonra tekrar spor yapmaya başlarlarsa, yeni başlayanlar kadar şiddetli olmasa da kaçınılmaz olarak kas ağrıları yaşarlar. Günlük kas ağrıları için egzersiz yaparak daha fazla hareket etmemize ve gün içinde fazla kullanmadığımız kasları geliştirmemize yardımcı olabiliriz. Ancak egzersiz sonrası kas ve eklem ağrıları yaşamak istemiyorsanız dikkat etmeniz gereken bazı noktalar vardır.kas ağrısı, kas ağrısı nedenleri, kas ağrısı neden olurSpor sonrası kas ağrısının önlenmesi;

Spordan Önce Isınma: Egzersize başlamadan önce nasıl zihinsel olarak hazırlanmamız gerekiyorsa, fiziksel olarak da egzersize başlamadan önce kendimizi hazırlamamız gerekir. Direkt olarak kaslara yüklenmek yerine önce ısınırsanız antrenman sonrası ağrı hissetmezsiniz.

Suyu Çok Sık İçmek: Özellikle spor yapanların içme suyuna daha fazla dikkat etmesi gerekir. Egzersiz öncesi ve sırasında su alımınızı artırmak vücut ısınızı dengelemeye yardımcı olacaktır. Spor sırasında kaybettiğiniz sıvı miktarını tekrar doldurmalısınız. Su alımınızı artırmak, yağ yakımını hızlandıracak ve egzersiz sonrası ağrıyı hafifletecektir.

Yeteneklerinizi çok fazla genişletme: durumunuz ve performansınızla güçlü bir şekilde çelişen programları kullanmayın. Çıtayı yavaş yavaş yükseltmelisiniz. Ağır nesnelerin ani kaldırılması kas ağrısına ve olası yaralanmalara neden olabilir.

Doğru Tekniklerle Çalışmak: Mümkünse eğitmen liderliğinde eğitimler yapmalı ve kendi bağlamınız dahilinde en doğru teknik bilgileri çalışmalısınız. Spor ve egzersiz programları için tasarlanmış bazı mobil uygulamaların püf noktalarını ve internette yayınlanan egzersiz videolarını araştırarak öğrenmelisiniz.

Dinlenme Zamanı: Egzersiz yaptıktan sonra vücudunuzun ve kaslarınızın yenilenmesi ve toparlanması için ortalama 24 saate ihtiyacı vardır. Müfredatı hazırlarken mutlaka bir gün ara vermelisiniz. Kaslarınızı gevşetirseniz acı çekmediğinizi görebilirsiniz.

Sıcak bir duşla rahatlama: Egzersizden hemen sonra ılık bir duş, kas ağrılarını önleyecektir. Vücudunuzdaki laktik asit birikimini kolayca atmanızı sağlayan ılık bir duş, kaslarınızı da gevşetecektir.

Düzenli ve Sağlıklı Beslenme: Diyetinizde protein ağırlıklı bir program seçmelisiniz. Sık sık yumurta, kefir, süt, peynir, kuruyemiş ve kuru meyve yemelisiniz. Kas ağrısını hafifletmek için protein diyeti seçmelisiniz.

Kas ağrısının tedavisi nedir?

Kas ağrıları tedavi edilirken vücuttaki eksiklikler tespit edilerek uygun tedavi uygulanmalıdır. Vitamin kaynaklı ağrı için, gerektiğinde harici vitamin takviyeleri de reçete edilebilir.

Her gün yaptığınız pilates ve yoga gibi hafif egzersizlerle kas ağrılarından kurtulabilirsiniz. Kaslarınızı gevşetecek ve gevşetecek bu egzersizler aynı zamanda vücudunuzun sıkılaşmasına da yardımcı olacaktır.

Hareketsizlikten veya spordan kaynaklanan kas ağrıları yaşamıyorsanız sebebi D vitamini eksikliği olabilir. Bu gibi durumlarda en doğal ve etkili D vitamini kaynağı olan güneş ışığını daha fazla almaya özen göstermelisiniz.

Özetlemek gerekirse kas ağrısı oluşumunu engellemek için; Doğru beslenmeli ve düzenli egzersiz yapmalıyız. Kas ağrıları uzun süre devam ederse mutlaka doktorunuza görünün ve gerekli tetkikleri isteyin.

Dalak Büyümesi Nedenleri ve Riskleri

Sağlıklı kırmızı ve beyaz kan hücreleri sağlayan dalak, kanın pıhtılaşması için gerekli olan trombositlerin korunmasından da sorumludur. Son derece önemli bir organ olan dalak, karın sol üst kısmında ve göğüs kafesinin hemen altında yer alır. Dalak, enfeksiyon veya kan hastalıkları gibi bazı sağlık sorunlarından kaynaklandığında büyümeye başlar. Dalak büyümesi sonrasında ise fonksiyonlarını sağlıklı ve düzgün bir şekilde yerine getiremeyen dalakta şişlik meydana gelir. Ancak birçok kişi rutin kontroller sırasında dalak büyümesi sorunu yaşadığını fark eder. Dalak, hayati fonksiyonların her birini etkileyebilecek şekilde büyüdüğünde, kırmızı kan hücrelerinin normal hücrelere süzülmesine neden olur. Bu durumda kan dolaşımındaki sağlıklı kan hücrelerinin sayısı azalır. Ek olarak, aşırı kırmızı kan hücreleri ve trombosit seviyeleri dalağın çalışmasını engelleyebilir.dalak büyümesi, dalak büyümesi nedenleri, dalak büyümesi neden olurDalak büyümesinin nedenleri nelerdir?

Vücuttaki enfeksiyonlar (viral, mononükleoz gibi…)

Sıtma gibi parazitlerin neden olduğu enfeksiyonlar

Siroz gibi karaciğeri etkileyebilecek hastalıklar,

Frengi ve endokardit enfeksiyonları (kalbin iç zarının enfeksiyonu)

Hemolitik aneminin çeşitli bozuklukları,

Hodking hastalığı gibi lenfomalar

lösemi ve miyeloproliferatif neoplazmalar gibi kan kanserleri,

Niemann-Pick ve guatr gibi metabolik hastalıklar

Karaciğer ve dalak damarlarına baskı.

Bunlar, karaciğer ve dalaktaki basınç nedeniyle bu damarlardan geçen kan pıhtılarıdır.

Genişlemiş bir dalağın en yaygın belirtileri;

Genişlemiş dalağın karına baskı yapması nedeniyle yemek yemeden şişkinlik hissi veya daha az yemekle mide rahatsızlığı

Dalak organı içinde ve çevresinde ağrı hissi,

Sebepsiz yere halsiz, bitkin ve yorgun hissetmek

anemi, anemi

Sol üst karından çıkan ve sol omuza uzanan ağrı

Yaygın enfeksiyonlar

Ciltte hafif kanama ve hafif morarma

Geceleri uykuda terleme

Ciltte solgunluk, cansız görünüm,

Zayıf ve sağlıksız bir vücut şekline geçiş,

Hıçkırık ve nöbet şeklinde yüksek ateş

Sürekli dolgunluk hissi

En sık görülen semptomlar karın veya karında kramp ve ağrıdır.

Dalak büyümesi olan kişiler nasıl beslenmeli?

Gün boyunca sık sık su içmek en önemli şeylerden biridir. Ortalama bir yetişkin günde 2 litre su içmelidir. Su ile vücudunuzdaki toksinleri temizleyebilir ve kanınızı arındırabilirsiniz. Ayrıca elma, zencefil, kiraz, yaban mersini, havuç, kereviz, biber, salatalık, marul, brokoli, çilek, semizotu, kekik, kuşkonmaz, karanfil, kişniş dalak gelişimine faydalı besinler arasındadır. En faydalı seçim, bir uzman yardımıyla kendinize yeni bir yemek planı oluşturmaktır.

Dalak büyümesi için tedavi süreci nasıldır?

Ciddi bir sağlık sorunu olan dalak büyümesinin nedeni ne olursa olsun teşhis edilemiyorsa veya tedaviye yanıt alınamıyorsa ameliyat gerekebilir. Dalağın ameliyatla alınması mümkündür. Ancak bu adımdan önce bazı önlemler almak uygun olabilir. Dalağınızı zorlayan sporlarla ilgileniyorsanız, zamanınız kısıtlı olabilir. Aksi takdirde rüptüre dalak ile ilgili daha ciddi problemler ortaya çıkabilir. Büyümüş bir dalağı tedavi ederken, öncelikle bu duruma neyin neden olduğunu belirlemek gerekir. Nedene uygun tedavi göreceğinizi bilmelisiniz. Çoğu durumda, dalağı çıkarmaya gerek kalmadan, önlem ve tedaviye uyulduğu sürece ameliyat gerekmeyebilir. Tüm alternatifler değerlendirildikten sonra tedaviye olumlu yanıt alınmazsa splenektomi denilen dalağı büyütme ameliyatı yapılabilir. Ameliyattan sonra vücut bazı bakterilerden kurtulamaz. Bu durumda kişinin enfeksiyonlara karşı direnci azalır. Savunmasız vücudu güçlendirmek ve enfeksiyonlardan korumak için bazı aşılar yapılabilir veya doktorunuzun önerdiği bazı ilaçları kullanmanız gerekebilir.

Bitkiler faydalı mı zararlı mı?

Dünyada 750.000 ila 1.000.000 bitki türü olduğu tahmin edilmektedir. Yaklaşık 500.000 tanesi tanımlanmış ve isimlendirilmiştir. Antik çağlardan beri tıbbi amaçlı kullanılan bitkilerin sayısı giderek artmıştır.bitkilerin faydaları, bitkilerin zararları, bitkisel ne kadar faydalıSon yıllarda tıbbi bitkiler ve bunlardan türetilen etken maddelere yönelik araştırmalar ve ilgi önemli ölçüde artmıştır. Yeterli kimya endüstrisine sahip olmayan gelişmekte olan ülkelerin kendi şehirlerinde bitkilerle tedavi için kolay ve ucuz bir seçenek elde etme istekleri ve bazı ülkelerde görülen tehlikeli yan etkiler nedeniyle şifalı bitkilere olan ilgi artmaktadır. ülkeler. tedavi alanına giren yeni sentetik bileşikler. Bununla birlikte, alternatif tedavilerin çoğu, güvenliklerini ve etkinliklerini belirleyen bilimsel çalışmalarla desteklenmemektedir. Bitkisel ilaç, hastaları bitkilerle tedavi etmeye yönelik bir yaklaşım olarak tanımlanır.

Birçok insan doğal ilaçların zararsız olduğunu düşünüyor. Bununla birlikte, son yayınlar, bitkisel ürünlerin yan etkilerinin, obezite gibi sorunlara çözüm arayan hastalarda sıklıkla başka zararlara neden olması gibi ciddi sonuçlarına dikkat çekmiştir.

Aslında bitkisel ürünlerin ciddi yan etkilere neden olabileceğine ve faydalı olabileceğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Otların yan etkileri; Deri, karaciğer, gastrointestinal sistem, pulmoner, kardiyovasküler, endokrin, renal, hematolojik, nörolojik tüm organ ve sistemleri etkileyebilir. Bu istenmeyen durumlar kişinin yaşı, cinsiyeti, genetik yapısı, beslenme durumu, mevcut tıbbi durumları ve tedavileri gibi faktörlere bağlı olarak farklı şekillerde ilerleyebilir. Dermatitten anafilaksiye ve ışığa duyarlılığa kadar değişen cilt reaksiyonları meydana gelebilir. Bazı bitkisel kremlerin, üzerlerinde listelenmemiş olsalar bile kortikosteroid içerdiği bulunmuştur.

Şifalı bitkilerin zararsız olduğu inancının bir yansıması olarak, doktora danışmadan, standart ilaç kullanım prosedürlerinden geçmeden, etkinlik ve güvenliklerini değerlendirmeden kullanılmaları zararlı sonuçlara yol açabilmektedir. İlaçların aksine, bitkisel tedaviler iyi düzenlenmemiştir ve diyet takviyeleri de aynı durumdadır.

Spina bifida Nedenleri?

Spina bifida’nın kesin nedeni şu anda bilinmemektedir, ancak folat eksikliğinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Avrupa ülkelerinde bu sorunun farkında olunması nedeniyle insidans çok daha düşüktür. Her 100 yenidoğandan 5’i spina bifida ile doğar ve bir kez spina bifidalı bebek doğurmuş bir anneden sonraki bebekte risk yüzde 15’e çıkar. Bu nedenle, ikinci bir hamilelik düşünülüyorsa, folik asit almaya erken başlamak önemlidir. İyi kontrol edilmeyen ve aşırı kilolu (obez) diyabetli kadınların Spifida’lı bebek sahibi olma riski daha yüksektir.spina bifida teşhisi, spina bifida belirtisi, sipina bifida ne demekTeşhis Yöntemleri

Gebeliğin ikinci trimesterinde yapılan tarama testleri tanı için önemlidir. Spina bifida teşhisi için kan testleri, ultrason ve amniyosentez kullanılır. Üçlü testte elde edilen alfa protein (AFP) değeri beklenenden yüksek ise spina bifida düşünülmelidir.

AFP yüksekse, şüpheli bir kan testinden sonra ne yapılmalı?

16.-17. Kan testi. Bu birkaç hafta önceden yapılmalıdır. Ardından detaylı bir ultrason muayenesinin zamanı gelir. Hamileliğin tam haftasını bilmek çok önemlidir. Ultrason taramasında spina bifida tespit edilmeme olasılığı çok düşüktür. Bir sonraki adım, herhangi bir anormallik için kafatasını ve vücudun geri kalanını sistematik olarak incelemektir. Spina bifida genellikle hemen tespit edilir.

Tedavi Yöntemleri

Omurilik yarığı olan bir bebek, doğumdan sonraki ilk 36 saat içinde ameliyat edilmelidir. Böyle bir gebelik oluştuğunda perinatolog veya doğum uzmanı uygun pediatrik cerrahi ekibi ile iletişime geçer ve çocuk doğumdan hemen sonra ameliyat edilebilir.

Operasyon

Bebekte meningosel varsa, doğumdan sonraki 36 saat içinde cerrah omuriliğin etrafına bir zar yerleştirir, omuriliği yerine geri döndürür ve açıklığı kapatır. Spina bifidalı bir bebek miyelomeningosel ile doğarsa sırt ve omurilikteki dokular geri çekilir ve kese cerrahi olarak kapatılır. Hidrosefali gelişirse, beyindeki fazla sıvıyı vücudun kan dolaşımına boşaltmak için beyne bir “şant” sistemi yerleştirilir.

Spina bifida tedavisinde üç önemli adım vardır.

Erken teşhis

Teşhis konan ve doğmayı seçen çocuklara zararı en aza indirmek için çoklu sistem ekip çalışması ile tedavi sağlamak.

Erken tedavi görmüş bebeklerin ve çocukların izlenmesi

Erken müdahalenin faydaları:

Bu hastalar, tedavisi gecikenlere göre önemli ölçüde daha iyi klinik sonuçlara sahiptir. Zamanında müdahale edilmezse sorunlar daha da kötüleşebilir. Erken cerrahi ile bu problemlerin büyümesinin önüne geçilmesi amaçlanır.

Rahim içinde ameliyat

Günümüzde spina bifidalı çocuklar anne karnında ameliyat olmaya başlar. Gebeliğin 26. haftasında yapılan bu operasyonda bebeğin omurilikteki açıklık rahime girilerek kapatılır. Anne ve çocuk için tehlikeli olan bu operasyonlar henüz yaygınlaşmadı.

Ameliyat Sonrası

Hastanın ameliyat olması ile tedavi süreci bitmez. Spina bifidalı çocuklar yıllardır izlenmektedir. Pediatrik beyin cerrahları bu çocukları yılda bir, nefrologlar ve ürologlar dört ayda bir görür. Pediatrik beyin cerrahisi, ortopedi, pediatrik nöroloji, nefroloji ve pediatrik üroloji uzmanları, spina bifidalı bir çocuğu inceler. Bu çocukların pediatrik beyin cerrahisi alanı dışında idrar yapma ve dışkılama sorunları olabilir. Ayaklarda ortopedik şekil bozuklukları görülür. Beyin ve beyincik ile ilgili ek problemler olabilir. Onları bir doktor tarafından izlemek imkansızdır. Bu nedenle Spina Bifida Polikliniği çok önemlidir.

Diyabet ve Tedavisi Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Diyabet bakımında, diyabet (diyabet eğitimi), düzenli egzersiz, iyi beslenmenin sağlanması, yaşam tarzı değişiklikleri ve hedeflenen kan şekeri düzeylerini korumak için ilaç alınması hakkında hasta bilgilerinin ayrılmaz bir parçasıdır.diyabet tedavisi, diyabet nedir, diyabet ne demek– Hastalar diyabetle nasıl yaşamalı ve öz bakımda nelere dikkat edilmeli, diyabet eğitimi hemşireleri bireysel ve grup seansları ile iletişim kurmalıdır.

Haftada 3-5 gün yemeklerden sonra 1 saat 30 dakika yürüyüş yapılması önerilir.

– Bir beslenme uzmanı (diyetisyen) rehberliğinde beslenme programı hazırlanmalı, periyodik kontrollerde herhangi bir sorun varsa vurgulanmalı ve kilo kontrolü sağlanmalıdır.

– Her zaman tedavinin zorunlu bir bileşeni, yaşam tarzındaki bir değişikliktir. Yaşam tarzı değişikliklerinin yerini alabilecek hiçbir ilaç yoktur. Yaşam tarzı değişikliklerinin sadece kan şekeri düzeyleri üzerinde değil, tüm risk faktörleri üzerinde olumlu etkisi vardır. Her ziyarette gerekli yaşam tarzı değişiklikleri ve öneriler tekrarlanmalıdır. Yaşam tarzı değişikliğinin iki bileşeni olan beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktiviteye yönelik öneriler, bireyin özelliklerine göre bireysel olarak belirlenmelidir.

İlaç Tedavisi

Diyabet oral ilaçlar, insülin tedavisi (deri altından verilir) veya GLP-1 analogları (tıpkı insülin gibi deri altından verilen ilaçlar) ile tedavi edilir.

Tip 1 diyabet tedavisinde kısa, orta, uzun ve karışık insülinler farklı protokollere göre (tek veya çoklu doz) uygulanabilir. Tip 1 diyabet tedavisinde oral hipoglisemik ilaçlar kesinlikle kullanılmamaktadır. Tip 1 diyabet için insülin, bir insülin kalemi veya insülin pompası kullanılarak deri altına enjekte edilebilir. Sürekli insülin ile yemekten başka bir zamanda pompaya olan bazal ihtiyaç; Yemek öncesi ihtiyaç yemeklerden hemen önce bolus dozlarla da karşılanır.

** Tip 1 diyabet için pankreas ve adacık nakli, yeterli altyapıya sahip donanımlı merkezlerde yapılmalıdır. Son dönem böbrek hastalığı gelişen ve uygun koşullarda böbrek nakli planlanan tip 1 diyabetli hastalarda eş zamanlı pankreas nakli de düşünülmelidir. Tüm pankreasın %1’ini oluşturan adacıkların pankreas dokusundan ayrılması, temizlenmesi ve steril olarak alıcıya aktarılması oldukça karmaşık ve zaman alıcı bir işlemdir. Adacıkların elde edildiği pankreasın kaynağı esas olarak cesetlerdir. Ancak pankreas transplantasyonunun başarısı, adacıklar için kadavra seçimini sınırlar. Zaten sınırlı bir pankreas organ nakli için tercih edilen seçimdir. Başarılı bir nakil, kg başına 9000 adacık gerektirir. Bu adacıklar iki veya daha fazla pankreastan elde edilir. Adacık transplantasyonu ayrıca immünosupresif tedavi gerektirir. Bu nedenle son yıllarda adacık nakli merkezlerinin sayısı azalmıştır. Kök hücreler ve gen tedavisi ise henüz günlük pratiğe girmemiş, ancak deneysel bir aşamadadır.

Tip 2 diyabeti tedavi etmek için oral ilaçlar, GLP-1 reseptör agonistleri, insülin ve cerrahi kullanılabilir.

Oral ilaçlar: Metformin, glitazonlar, akarboz, glinidler (kısa etkili insülin salgılama uyarıcıları), sülfonilüreler (orta ila uzun etkili insülin salgılayan ajanlar), oral inkretin ilaçları (DPP4 inhibitörleri) ve SGLT-2 inhibitörleri.

GLP-1 reseptör agonistleri: Bunlar, insülin gibi deri altından uygulanan ilaçlardır. Günde 1-2 kez kullanabilirsiniz.

İnsülin kullanımı: Tip 2 diyabetli hastalarda yıllar içinde pankreasın kendi insülin depoları azaldıkça oral hipoglisemik ilaçlara duyarlılık azalır. Bu nedenle kan şekerinizi kontrol altına almak için insüline geçebilir ve tedavinize bu şekilde devam edebilirsiniz.

Cerrahi tedavi (bariatrik cerrahi): Vücut kitle indeksi > 35 kg/m2 olan tip 2 diyabetli kişilerde cerrahi düşünülebilir. Tip 2 diyabet tedavisinde bariatrik cerrahinin etkisini değerlendiren kısa-orta vadeli sonuçlar olmasına rağmen, uzun vadeli sonuçlar hala belirsiz ve tartışmalıdır. Potansiyel faydalarına ek olarak, bariatrik cerrahi birçok uzun vadeli risk taşır. Ayrıca bariatrik cerrahi ile ilişkili mortalite ve diğer hastalıklar, tecrübesiz merkezlerde beklenenden daha yüksek olabilir. Bu nedenle cerrahi kararı verirken multidisipliner bir yaklaşımla kapsamlı bir muayene gereklidir. Bariatrik ameliyatlar deneyimli doktorlarla donanımlı merkezlerde yapılmalıdır.

Kifoz nedir?

Kifoz, sadece küçük çocuklar için değil, yaşlılar için de tehlikeli bir hastalıktır. Kolioz genellikle ciddi sağlık sorunlarına neden olmasa da, kifozun kendisi hakkında çok az şey bilinmesine rağmen yaşamı tehdit edici olabilir.

Kifoz, omurganın öne doğru eğildiği bir durumdur. Aslında omurga dorsal bölgede zaten kavislidir (kifotik) ve lomber bölgede görkemli bir görünüme sahiptir. Burada kifoz, sırtın öne doğru eğriliği normalin üzerine çıktığında (50-60 dereceden fazla) veya belin kırpılması düzeldiğinde (15 derecenin altına düştüğünde) veya kaybolduğunda meydana gelir.kifoz tanısı koyma, kifoz belirtisi, kifoz nasıl belli olurKifoz nedir ve anormal kifoza ne sebep olur?

Omurgaya arkadan baktığımızda, başın tam ortasından aşağı doğru uzanan bir çıkıntı ile üst üste omurlardan oluşan düz bir sütun olduğunu görürüz.

Bir kişinin omurgasına yandan baktığımızda böyle bir düz çizginin olmadığını ve birbiriyle açı oluşturan her omurun oluşturduğu bazı fizyolojik eğriler olduğunu görürüz. Örneğin göğüste ve sırtta kifoz (kamburluk) varsa bel bölgesinde bir çukur belirir.

Göğüs ve sırttaki kifoz kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterir. Başka bir deyişle, kendinizi gözlemlediğinizde, bazı insanlar daha fazla kamburlaşır, bazıları ise daha dik hale gelir. Bu hörgüç boyut olarak fizyolojik olarak kabul edilebilir.

Ayakta rahat bir pozisyonda yanal radyografide ölçüldüğünde, bu sınır 20 derece ile 55 derece arasında değişir. Başka bir deyişle, 20. derece kifozlu ve 55. derece kifozlu bir kişi normal kabul edilir. Bu nedenle, ailenin herhangi bir üyesinin diğerinden daha fazla veya daha az kamburlaşması tamamen normaldir.

Postürel (kötü duruş nedeniyle) veya pozisyonel tümsek nedir?

Az önce tarif ettiğimiz kötü duruş nedeniyle 35 kifozlu bir kişinin kifozu pozisyonel bir kamburluktur. Bu, ailelerin çocuklarında gördükleri kambur çocuk şikayetlerinin en yaygın nedenidir.

Yapısal Kamburluk veya Schürmann Kifozu nedir?

Yapısal bir tüberkül, fizyolojik bir ayakta dururken bile 55 derecenin üzerine çıkan ve genellikle altta yatan kemik veya yumuşak doku anormalliklerinden kaynaklanan bir tüberküldür.

Bu hörgüç, omurganın konjenital anomalileri (konjenital kifoz), belirli kemik hastalıkları (iskelet displazisi, nörofibromatozis, vb.), Bir omurga enfeksiyonu (omurga tüberkülozu vb.) Veya çeşitli sinir ve kas hastalıklarından kaynaklanabilir. – omurlara verilen hasar için. omurga kırıkları nedeniyle.

Ancak büyüyen hastalarda yapısal kamburluğun en yaygın nedeni, Schürmann hastalığı olarak tanımlanan ve dikenlerin dikdörtgen şeklini kaybetmesi ve bilinmeyen bir etki nedeniyle üçgen hale gelmesi ile ortaya çıkan kamburluktur. Schürmann hastalığı tedavi edilmezse kamburlukta artışa ve tehlikeli boyutlara ulaşmasına neden olabilir.